Dijital Dünyada İndirim Sarmalından Çıkış: Kişisel Deneyimin Gücü

İlker Güneş
2 min readOct 13, 2024

--

Kasım ayına hazır mısınız?

Nereye baksak bir kampanya, bir indirim… E-posta kutularımıza “%50’ye varan indirim!” mesajları düşecek, telefonlarımıza sürekli bildirimler gelecek, sosyal medyada fırsatlar yağmur gibi yağacak. Başta kulağa cazip gelse de, aslında bu indirim furyası, dijital ve fiziksel perakende dünyasında ciddi sorunlara yol açıyor. Çoğu firma, fiyat yarışına girmekten başka çare bulamıyor. Perakende mağazalar ise dijitaldeki agresif fiyatlarla rekabet edebilmek için operasyon maliyetlerini sırtlanarak aynı ürünü internetten satmak zorunda kalıyor. Kısa vadede bu strateji kazançlı gibi görünebilir, ancak işin uzun vadede sürdürülebilir olmadığı açık.

Operasyonel ve Finansal Maliyetler Zirvede: Artık Marjları Korumak Zor

E-ticaret dünyasında fiyat rekabeti arttıkça, firmalar kargo ve lojistik maliyetleri, insan kaynakları giderleri, finansman maliyetleri gibi yüklerle mücadele etmek zorunda kalıyor. Her ürün için tedarikçilerin, distribütörlerin ve aracıların aldığı komisyonlar da işin maliyet boyutunu katlıyor. Bu maliyet yükü altında, firmalar pozitif marjda kalmakta giderek zorlanıyor. Sürekli indirim yapmak zorunda kalmak ise operasyonel baskıyı artırırken firmaların sürdürülebilirliğini tehlikeye sokuyor. Kârlılıktan ödün veren firmalar, bu yük altında büyümekte zorlanıyor.

Sürdürülebilir Ticaret İçin Değişim Zorunlu

Bu kadar hızlı büyüyen e-ticaret sektörünün yalnızca fiyat rekabetiyle sürdürülebilir olması mümkün değil. Artık bir şeyleri değiştirmek zorundayız. Kârlı olmayan bir şirket yatırım yapamaz ve yatırım yapamayan bir şirket de iyi bir müşteri deneyimi sunamaz. Son 5 yılda, pandemi ile ivme kazanan bu ticaret kanalını yalnızca ucuz fiyat stratejileri ile büyütmek yetmeyecek.

Deneyim Her Şeydir: Kişiselleştirilmiş Tekliflerin Gücü

Simon Sinek’in dediği gibi: “İnsanlar, neden yaptığınızı bildikleri sürece sizi seçerler.” Dijital dünyada fark yaratmak artık ucuz fiyat sunmakla değil, müşteriye kendini değerli hissettiren deneyimler sunmakla mümkün. McKinsey’in araştırmasına göre, kişiselleştirilmiş öneriler sunulan müşteriler o markaya %20 daha fazla bağlılık gösteriyor.

Peki, hiç indirim yapmayacak mıyız? Tabii ki yılbaşı kampanyaları, Black Friday fırsatları veya özel gün indirimleri her zaman olacak. Ancak önemli olan, bu kampanyaları kişiselleştirerek müşteriye özel deneyimler yaratmak. Doğru ürünü, doğru zamanda ve müşteriye özel bir teklif ile sunan markalar, sadece fiyat rekabetinin ötesine geçmekle kalmaz, aynı zamanda tüketicileriyle güçlü duygusal bağlar kurar.

Dijital Ucuzluk Değil, Kişisel Deneyim Peşinde

Artık dijital dünyada “ucuz” algısının yerini, “Bana özel, kaliteli bir deneyim sunuluyor” düşüncesi almalı. Müşteriler, yalnızca fiyat avantajı için değil, kendilerine uygun çözümler sunan markaları tercih etmeli. Bu dönüşüm, hem e-ticaret platformlarının sürdürülebilirliğini sağlar hem de fiziksel mağazaların rekabet edebilmesine olanak tanır.

Firmalar, kampanyalarla müşteri çekmek yerine onlara gerçekten ihtiyaç duydukları anda ulaşarak memnuniyet yaratmalıdır. Bu sayede, hem dijital kanallar hem de fiziksel mağazalar dengeli bir yapıya kavuşabilir. Sürekli indirim yapmanın getirdiği zararlar önlenirken, müşteri memnuniyeti ve marka sadakati artırılır.

--

--